-
1 görevini yapmak
v. act -
2 acquit oneself
görevini yapmak -
3 görev
1) до́лжность, служе́бные обя́занности; круг де́ятельности2) долг, обя́занностьgörevini yapmak — а) выполня́ть свои́ служе́бные обя́занности; б) исполня́ть свой долг
görevini formalistçe yapmak — форма́льно относи́ться к свои́м обя́занностям
3) роль, ми́ссия4) в разн. знач. фу́нкцияbademciklerin görevi — фу́нкция минда́лин
gramer görevi — граммати́ческая фу́нкция
5) де́йствие, рабо́та; ход (механизма) -
4 act
n. hareket, davranış, amel, fiil; oyun, numara, rol, perde [tiy.]; eylem; kanun, yasa, resmi yazı; cinsel ilişki————————v. davranmak, hareket etmek; oynamak, numara yapmak, numarası yapmak,rol yapmak, rol oynamak; etki etmek; görevini yapmak* * *1. hareket et (v.) 2. hareket (n.)* * *[ækt] 1. verb1) (to do something: It's time the government acted to lower taxes.) harekete geçmek2) (to behave: He acted foolishly at the meeting.) davranmak3) (to perform (a part) in a play: He has acted (the part of Romeo) in many theatres; I thought he was dying, but he was only acting (= pretending).) rol yapmak, oynamak2. noun1) (something done: Running away is an act of cowardice; He committed many cruel acts.) davranış, hareket2) ((often with capital) a law: Acts of Parliament.) yasa, kanun3) (a section of a play: `Hamlet' has five acts.) perde4) (an entertainment: an act called `The Smith Family'.) eğlence programı•- acting- actor
- act as
- act on
- act on behalf of / act for
- in the act of
- in the act
- put on an act -
5 görev
до́лжность (ж) обя́занность (ж)* * *1) до́лжность, круг де́ятельностиgörevler yüklemek — возлага́ть обя́занности (на кого-л.)
2) служе́бные обя́занности; до́лжность; фу́нкцияgöreve atanmak — быть назна́ченным на до́лжность
görev başında — при исполне́нии служе́бных обя́занностей
görevine başlamak — приступи́ть к исполне́нию свои́х обя́занностей; вступи́ть в до́лжность
görevini kötüye kullanmak — злоупотребля́ть свои́м служе́бным положе́нием
görevinden almak / uzaklaştırmak — отстраня́ть от занима́емой до́лжности
3) долг, обя́занностьgörev gereği — по до́лгу слу́жбы; ве́рный своему́ отцо́вскому до́лгу
görevini yapmak — испо́лнить свой долг
-
6 нести
I2) перен. götürmek; getirmekнести́ созна́ние в ма́ссы — yığınlara bilinç götürmek
нести́ с собо́й опа́сность войны́ — savaş tehlikesini beraber getirmek
3) (мчать, гнать) hızla götürmek; (hızla) sürüklemek; başı zaptolunmamak ( о лошади)ло́дку несло́ к бе́регу — kayık kıyıya (doğru) sürükleniyordu
4) безл., разг. kokusu gelmek; ağzı... kokmakнесло́ за́пахом ры́бы — balık kokusu geliyordu
от него́ несёт чесноко́м — ağrı sarımsak kokuyor
5) безл., перен. burcu burcu... kokmakот э́той тео́рии несёт идеали́змом — bu teori burcu burcu idealizm kokuyor
6) yapmakнести́ обя́занности — görevini yapmak
нести́ карау́л — nöbet beklemek
7) görmek; çekmekнести́ убы́тки — zarar etmek
нести́ поте́ри — kayıplar vermek; kayıplara uğramak
8) разг.нести́ вздор / чепуху́ — saçmalamak
II несов.; сов. - снести́, в соч.её так и несло́! — kadın açtı ağzını, yumdu gözünü!
нести́ я́йца — yumurtlamak
-
7 görev
görev Amt n, Funktion f; Dienst(pflicht f) m; Pflicht(en pl) f; EDV Job m; POL Auftrag m, Mission f; Aufgabe f, Rolle f; allg Funktion f, Aufgabe f z.B. der Mandeln;(bir) görev almak eine Aufgabe übernehmen;görev başında bei Ausübung seiner Dienstpflichten;görevden çıkarılma Dienstenthebung f;-i göreve almak jemanden zu einem Amtsträger ernennen, jemanden einstellen;görevden alınması Amtsenthebung f;-e görev vermek einsetzen (A);görev yapmak Dienst tun; tätig sein; fig die Aufgabe (G) haben;açık görev freie Stelle, Vakanz f;askerlik görevini yapmak seinen Militärdienst ableisten -
8 обязанность
ж1) ödev; yükümвходи́ть в чьи-л. обя́занности — birinin ödevi olmak
счита́ть свое́й обя́занностью... — (kendine) borç / boyun borcu bilmek
2) (обя́занности) мн. görevисполня́ть служе́бные обя́занности — görevini yapmak
исполня́ющий обя́занности дире́ктора — müdür vekili; müdüre vekalet eden
-
9 walten
walten v/i <h>: walten lassen Gnade usw göstermek;seines Amtes walten görevini yapmak -
10 walten
-
11 accomplir
-
12 do one's part
görevini yerine getirmek, üzerine düşeni yapmak -
13 do one's part
görevini yerine getirmek, üzerine düşeni yapmak -
14 беспечно
sorumsuzca, özenmeden; kaygısızca, tasasızca ( беззаботно)жить беспе́чно — kaygısız tasasız bir ömür sürmek
беспе́чно относи́ться к свои́м обя́занностям — görevini pek özenmeden / savsakça yapmak
-
15 îfâ -yı vazife
ايفاي وظيفه görev yapma. îfâ -yı vazife etmek görev yapmak, görevini yerine getirmek. -
16 devoir
Iv t1 être obligé ödev [œ'dev]◊Il doit partir. — Gitmek zorunda.
◊Tu devrais le savoir. — Bunu bilmen gerekir.
◊Tu aurais dû m'appeler. — Beni çağırmalıydın.
2 être nécessaire gereklilik [ɟeɾecli'lic]◊J'ai dû l'aider. — Ona yardım etmem gerekti.
3 possibilité olasılık [oɫasɯ'ɫɯk]◊Tu dois te tromper. — Yanılıyor olmalısın.
◊La tarte doit être cuite maintenant. — Turta artık pişmiş olmalı.
4 avoir l'intention niyetli olmak◊Elle doit venir cet été. — Bayan bu yaz gelmeye niyetli.
5 avoir à payer borçlu olmak◊Je lui dois trente euros. — Onu otuz euro borçluyum.
6 avoir grâce à -e borçlu olmak◊Je lui dois la vie. — Ona hayatımı borçluyum.
IIn m1 obligation görev [ɟœ'ɾev]◊Il n'a fait que son devoir. — O sadece görevini yaptı.
2 exercice okul ödevi
См. также в других словарях:
elçilik etmek (veya yapmak) — 1) elçilik görevinde bulunmak 2) iki taraf arasında uzlaştırma görevini yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
erketecilik etmek (veya yapmak) — gözcülük, dikizcilik görevini üzerine almak Hırsızlara erketecilik ettiğini anladı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kızak yapmak — taşıt fren görevini yerine getirdiği hâlde duramayıp kaymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
analık etmek — 1) (birine) analık görevini yapmak 2) (birine) ana gibi yakınlık göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
annelik etmek — 1) (birine) annelik görevini yapmak 2) (birine) anne gibi ilgi ve yakınlık göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
beşiklik etmek — e beşiklik görevini yapmak Anadolu bugünkü Türklerin vatanı olmadan önce, sayısız topluma beşiklik etmiştir. C. Uçuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
işini görmek — 1) görevini yapmak Bu dünyaya geldi geleli elini ılıktan soğuğa vurmamış, işini hep kurnazlıkla görmüştür. Y. Kemal 2) mec. dövmek 3) argo öldürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
oynamak — nsz 1) Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor. H. R. Gürpınar 2) Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek Babalar çocuklarının yanında rakı içer,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kızaklamak — nsz Taşıt fren görevini yerine getirdiği hâlde kaymak, kızak yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
karılık etmek — 1) evli bir kadın kocasına olan görevini yerine getirmek 2) hkr. erkek için döneklik etmek, hile yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
îfâ -yı vazife — [ ﻪﻔﻴﻇو یﺎﻔیا ] görev yapma. ♦ îfâ yı vazife etmek görev yapmak, görevini yerine getirmek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü